7 Mart 2014 Cuma

İŞ ve YAŞAM DENGESİ

Bu sistemde kolay sanki iş yaşam dengesini kurmak dediğinizi duyar gibiyim :)
Çokta haksız sayılmazsınız aslında...
 
Çok değerli tanıdığım bir hoca derdi ki insanların kimlikleri vardır. Anne kimliği, baba kimliği, yönetici kimliği, çocuk kimliği... Siz sadece tek kimlikle ilerlerseniz fakir olursunuz. Fakat farklı kimlikleriniz olursa zenginleşirsiniz. Çoğu insan çalışırken mutsuzdur. İşe gitmek istemez ama gider. Sürekli mutsuzluk salgılar. Enerji vampirleridir bu kişiler:)
Kendi enerjilerini de karşısında ki kişilerin enerjilerini de yokeder. Ortaya çıkan sonuç ise mutsuz çalışanlar.... Peki bu mutsuz insanlar durup dururken mi bu hale geldiler?
 
Bundan on yıl önce yönetici denilen kişiler  ilahtı. Özellikle banka, Telekom firmalarında yönetici doğrusu çok fazla vardı. Çalışan ve yönetici ayrımı kavram olarak herkesin gözünde belirgindi. Bu sebeple de yöneticiler ne yaparsa o doğru kabul edilir ve sorgulanmazdı. Şimdi ise kuşak değişti. Jenerasyon; sorgulayan, eleştiren, hayır diyebilen bir kuşak haline geldi. Yönetici kavramı da değişti. Yöneticiler artık liderlik özelliklerine sahip olması gereken kişiler olarak tanımlandı. Tabi bu değişim de hala eski süreci devam ettiren kişiler krallıktan ayrılmak etmek zorunda kaldılar.
 
Hayatta bir patronlar vardır, birde diğerleri... Patron değilseniz hangi statüde olursanız olun diğerleri kategorisine girersiniz. Bu sebeple yaptığınız işte değer yaratmaya, işi ve beraber iş yaptığınız kişileri değerli kılmaya bakmalısınız. Siz insanı değerli kılarsanız eğer ki sizin ekibinizdeki kişiler asla mutsuz olmazlar. Günün tam 9 saati ve çoğu işyerinde 12-13 saati bu çalışanlar yöneticilere emanetler. Ru halleri, çalışma tempoları, yarattıkları iş, aidiyet duyguları hepsi size emanet. Emanete sahip çıkmazsanız kaybedersiniz o emaneti. Emaneti gözümüzden sakınarak nasıl koruyorsak, ekiplerimizi de öyle yapmalıyız. Emanet köşeye atılarak korunmaz.SONRA ENERJİ VAMPİRLERİ, MUTSUZ ÇALIŞANLAR, SÜREKLİ SORUN ODAKLI İNSANLAR yaratmış oluyoruz.
 
Peki o zaman yöneticiler ne yapmalı?
 
İş ve yaşam dengelerini kurmak zorundalar. İyi bir yaşamı olan, mutlu yaşayan bir yönetici mutlu çalışan ekipler kurar. Yani yönetici işe önce kendini yönetmekle ve kendine liderlik yapmakla başlamalı.
 
 
Artık IQ yok, EQ var. Artık yöneticilik ve komuta etmek yok, liderlik var. Liderliğin içinde neler var?
 
Stratejik düşünme, farklılıkları yönetme, çözüm odaklılık, sorunu anlama, planlı çalışabilme, yaşam dengesini kurma, yöneticilik. Gördüğünüz gibi yöneticilik, liderlik içinde sadece bir kırılım. Siz tek kırılımla iş hayatınızı yönetirseniz fakir olursunuz demiştim. O zaman liderlik yoluna girmek gerek. Zenginleşirseniz işinizde ve yaşamınızda dengeyi kurabilirsiniz.
 
Mutlu olun ki mutlu edebilesiniz. Unutmayın bireylerle çalışıyorsunuz ve bireyleri yok sayarak komuta etmek, sürekli öfkelenmek, destek olmayarak sadece eleştirmek onun kişisel haklarına ve birey olmasına büyük bir saldırıdır. Sizin doğrularınızla yetişen kişilerle hayat emin olun çok zor ilerler. Bırakın herkes doğrusunu aktarsın, neden bunu istiyorlar paylaşsınlar, herkesi dinleyin, sorular sorun, faydayı siz anlatmayın, ikna etmeye çalışmayın. Sorularla yolu bulmasını sağlayın. Bunu yaparsanız kendi deresinden çıkıp denize hatta okyanusa daldığını göreceksiniz.
 
İş hayatında başarı sadece kar-zarar ve sayısal değerlerle ortaya çıkmaz. Uzun vadeli başarı yetiştirilmiş uzman ekiplerde görülür. O zaman yöneticiler olarak ekiplerinizi yetiştirin. Sadece sayısal odaklı kişiler olmasınlar. Sizin tek kimliğiniz iş ise onlara da sadece sayısal hedefleri tutma konusunda rol model olursunuz. Ama başka kimlikleriniz de varsa sizden alacakları çok fayda olur. İyi bir baba kimliğiniz varsa sohbetlerinizde bunu görürler, çok okuyorsanız konuşmalarınızda bunu hissederler, keşfetmeyi seviyorsanız her an onlara iyi yaşamaya dair tüyolar verdiğinizi görürler.
 
Hepinize emanetlerine sahip çıkacağınız bir çalışma yaşamı dilerim :)
 
Sevgiler,